DERS 67
PREPOSITIONS AFTER VERBS
learn about/of & know about/of :
learn veya know about/ofu belirli olaylar veya bazı kişiler veya bazı şeylerin başına gelen olaylar için kullanırız.
She has just learnt about/of the death of Mr.Johnson. (=found out about)
(Mr.Johnsonun öldüğünü anca öğrendi.) (şi hez cast lörn ebaut/ov dı ded of mistır cansın.)
Know & know about/of :
know + noun u kişiler veya şeylerle ilgili şahsi deneyimlerimiz hakkında konuşurken kullanırız. Aksi takdirde; know about/of +noun kullanırız.
My aunt knew Churchill. (Halam Churchilli tanıyordu.) (may aunt niv çörçil.)
The whole country knew about/of Churchills love of cigars. (Bütün ülke Churchillin puroya olan sevgisini biliyordu.) (dı hol kauntıri niv ebaut/ov çörçils lav ov sigars.)
learn about & know about:
learn about ve know aboutu eğitimini aldığımız veya üzerine çalıştığımız şeyler hakkında konuşurken kullanırız.
We began to learn about nutrition when we were at primary school.
(Biz beslenme konusu hakkında ilkokula gittiğimiz zamanlarda öğrenmeye başladık.) (vi bigan tu lörn ebaut nutriyşın ven vi vör et pıraymeri sukul.)
20 years ago we knew little about black holes. (20 yıl önce kara delikler hakkında az şey biliyorduk.) (tüveni yiirz ego vi kiv lidıl ebaut bilek hols.)
ask about & enquire about:
ask about veya enquire aboutu birilerinden veya bir şeylerden bilgi almak için konuştuğumuzda kullanırız.
She got angry when they started to ask about/enquire about her private life.
(Onun özel hayatı hakkında soru sorulmaya başladıkları zaman kızmaya başladı.) (şi gat engıri ven dey sıtartıd tu ask ebaut/inkvayr ebaut hör pırayvıt layf.)
ask after & enquire after:
ask after veya enquire afterı bir kişi hakkında bilgi sormak için kullanırız. Özellikle sağlığı hakkında bilgi almak için kullanılır. Ask/enquire aboutda kullanılabilir:
Im phoning to ask (or enquire) after/about Mrs. Green. She is in Ward 2.
(Mrs.Green hakkında soru sormak için arıyorum.O, 2. Koğusta.) (aym foning tu ask (or inkvayr) aftır/ebaut misis gırin. Şi iz in vord tu.)
ask for:
ask foru kişilere bize bir şey vermesi veya yapması için kullanırız.
She finished the drink quickly and asked for another. (O, içksini çabucak bitirdi ve başka bir tane istedi.) (şi finişhd dı dirink kuikli end ask for enadır.)
enquire into:
enquire intoyu bir organizasyon, olay veya kişiye gerçekleri bulmak veya araştırma yapma ihtiyacında olduğumuzda kullanırız.
The body has been set up to enquire into near-accidents reported by pilots. (Pilotlar tarafından rapor edilen kazalar yanındaki ceset için soruşturma başlatılmıştır.) (dı badi hez biin set ap tu inkvayr into niyır eksıdents riportıd bay paylıts.)
think of/about :
think of aniden aklınıza gelen şeyler için, think about ise uzun süredir düşündüğünüz şeyler hakkında konuştuğunuz zaman kullanılır.
She suddenly thought of Thomas. Perhaps he would help. (Aniden Thoması düşündü.Belki o yardımcı olurdu.) (şi sadınli tought ov tamıs . pörhaps hi vuld help.)
They have been thinking about James and his problems for a while. (Onlar James ve onun problemleri hakkında bir süredir düşünüyorlardı.) (dey hev biin tinking ebaut ceyms end hiz pırablıms for e vayl.)
think about: (think of dan ziyade) think aboutu bazı şeyler üzerine konsantre olduğumuz zaman kullanırız.
My job is to think about safety and nothing else. (Benim işim güvenlik hakkında düşünmektir ve başka hiçbirşeyi değil.) (may cab iz tu tink ebaut sefiti end nating els.)
think ofu (think aboutdan ziyade) bir fikir hakkında konuşurken kararımızı bildirmek ve fikir hakkında soru sormak ve hatırladığımız şeyler hakkında konuşurken kullanırız.
thinking of+ing i niyetimizi bildirirken kullanırız.
What do you think of our house? Weve just bought it. (Bizim ev hakkında ne düşünüyorsun? Onu henüz aldık.) (vat du yu tink ov aur haus? (vi hev cast bout it.)
I dont think a lot of her work. (=its not very good) (Onun işini çok düşünmüyorum.) (ay dont tink e lat ov hör vörk.)
She thinks a lot of her brother. (=likes/respects him) (O erkek kardeşini çok düşünüyor.) (şi tinks e lat ov hör bıradır.)
Shes always thinking of ways to increase our sales. (O daima bizim satışları arttırma yollarını düşünüyor.) (şiz olveys tinking ov veys tu inkıriz aur seyls.)
I know its somewhere here.I just cant think of where Ive put it. (Biliyorum o burlarda bir yerlerde. Sadece nereye koyduğumu düşünemiyorum.) (ay nov itz samver hiyır. Ay cast kent tink ov ver ayv put it.)
Hes thinking of selling his motorbike. (O, motorsikletini satmayı düşünüyor.) (hiz tinking ov selling hiz motorbayk.)
hear about/ of :
hear about ve hear ofu bir kişi veya bir şey hakkında elde ettiğimiz bilgileri aktarırken kullanırız.
I heard about/of this cafe through Paul. (Ben bu kafeyi Paul sayesinde duydum.) (ay hörd ebaut/ov diz kafe tıroh pol.)
We dont hear about/of people with cholera in Greece. (Yunanistandaki Koleralı insanlar hakkında haber almıyoruz.(duymuyoruz)) (vi dont hiyır ebaut/ov pipıl vit kalırı in gıris.)
Hear about: (hear ofu değil) hear aboutu bir kişi veya şey hakkında haber aldığımızda kullanırız.
Have you heard about Janets accident? (Janetİn kazasını duydun mu?) (hev yu hörd ebaut janets eksıdınt?)
Did you hear about the match? We won! (Maçı duydun mu? Biz Yendik!) (did yu hiyır ebaut dı meç?)
hear of: (hear aboutdan ziyade) hear ofu bir kişi veya bir şey hakkında geçerli bir bilgi bildiğimiz zaman kullanırız.
They must have heard of the Amsterdam flower market. Its famous. (Amsterdamdaki çiçek pazarını duymuş olmaları gerekirdi.O çok meşhur.) (dey hev mast hev hörd ov dı amstırdam fılavır markıt.itz feymıs.)
That was a book by an author Id never heard of. (O, adını hiç duymadığım yazarın bir kitabıydı..) (det vaz e buk bay en othır ay hed nevır hörd ov.)
Wont hear of: bir kimse sizin bir şey yapmanızı engellediği zaman kullanırsınız.
I want to repay Amy the money I owe her, but she wont hear of it. (Amye ödünç aldığım parayı geri ödemek istiyorum fakat o kabul etmiyor.) (ay vant tu ripey Eymi dı mani ay ıv hör, bat şi vont hiyır ov it.)
hear from:
Birinden bir telefon veya mektup aldığımız zaman kullanırız.
I heard from my sister recently. She told me shes moving back to Turkey. (Son zamanlarda kız kardeşimden haber aldım. Bana Türkiyeye geri taşınacağını söyledi.) (ay hörd fırom may sistır resıntli. Şi told mi şiiz muving bek tu Törkiy.)
When did you last hear from your boyfriend? (Erkek arkadaşından en son ne zaman haber aldın?) (ven did yu last hiyır fırom yor boyfirend?)
Laugh about/ at:
laugh at dediğimiz zaman; bulunduğumuz zaman içinde ciddiye almadığımız komik bir kimse, olay veya durum hakkında konuşuyoruz demektir.
laugh about daha sonraki zamanlarda zaman komik bir olay, kişi veya durumu hatırlıyor olduğumuzda kullanırız.
We spent a happy couple of hours laughing at photos from the wedding. (Düğündeki fotoraflara gülerek birkaç mutlu saat geçirdik.) (vi sipent e hapi kapıl ov haurs lafing et fotos fırom dı veding.)
The programme was so funny! I laughed about it every time I think of it. (Program çok komikti. Her aklıma geldiğinde güldüm.) (dı pırogram vaz so fani. I lafd ebaut it evri taym ay tink ov it.)
Eğer bir kimse diğer bir kimsenin gülmesinin, eğlenmesinin sebebi ise o zaman laugh at kullanırız.
When he fell of his chair, all his friends laughed at him and he started to cry. (Sandalyesinden düştüğü zaman tüm arkadaşları ona güldü ve o ağlamaya başladı.) (ven he fel ov hiz çeyır, ol hiz firends lafd et him end hi sıtartıd tu kıray.)
agree with:
agree withi 2 kişi bir olay veya durum hakkında aynı fikri paylaşıyorsa ve aynı zamanda bizi mutlu eden veya sağlıklı yapan şeyler hakkında konuşurken kullanırız.
Mary thinks we should accept the offer, and I agree with her. (Marynin düşüncesi teklifi kabul etmeliyiz, ve ben onunla aynı kanıdayım.) (meri tinks vi şuld eksept dı ofır, end ay egri vit hör.)
I agree with letting the children to choose the colors they want to wear. (Çocukları giymek istedikleri rengi seçmelerine izin verme konusunda hem fikirim.) (ay egri vit letting dı çıldırın tu çuuz dı kalırs dey vant tu viyır.)
Being on holiday agrees with her. She feels great. (Tatilde olmak konusunda onunla hemfikiriz. O muhteşem hissediyor.) (biing on holidey egriiz vit hör. Şi fils gıret.)
agree to:
Bazı kimseler bazı şeylerin olmasına izin veriyorsa veya bazı kimseler bazı şeylerin yapılmasını hazırlıyorsa kullanırız.
Once government agreed to the scheme it went ahead without delay. (Bir zamanlar hükümet planı kabul etti , gecikme olmadan ilerledi.) (vans dı gavırnmınt egriid tu dı skim it vent ehed vitaut diley.)
She agreed to the idea of a giving the party with her husband. (O kocasıyla bir parti vermek konusunda hemfikirdi.) (şi agriid tu dı aydia ov e giving dı parti vit hör hasbınd.)
agree on:
2 veya daha fazla kişi bir konuyu kararlaştırdıklarında kullanırız.
We agreed on a time and place to meet. (Biz buluşma yeri ve zamanında anşlaştık.) (vi egriid on e taym end pileys tu mit.)
agree about:
Kişiler belli bir konu üzerinde aynı fikirde iseler agree about u kullanırız.
Eğer kararlar kişilerin fikirlerine bağlıysa o zaman agree on veya agree about kullanırız.
Something that everyone can agree about is that we all want to be happy. (Bazı şeylerde herkes hemfikir olabilirse biz hepimiz mutlu olmak istiyoruz demektir.) (samting det evrivan kene gri ebaut iz det vi ol vant tu bi hepi.)
We couldnt agree on/about the color to paint the living room. (Oturma odasının boyanma rengi konusunda anlaşamadık.) (vi kudınt egri on/ebaut dı kalır tu peint dı living rum.)
care about/for :
care about ve care foru bir kimse için hissettiklerimiz hakkında konuşurken kullanırız.
If you really cared about/for me you wouldnt spend much time away from me. (Eğer beni gerçekte düşünüyorsan benden uzak çok fazla vakit geçirmemeliydin.) (if yu rili kerd ebaut/for mi yu vudınt sipend maç taym evey fırom mi.)
Joe and Hannah are always together. They seem to care about/for each other a lot. (Joe ve Hannah daima beraberler. Birbirleri için çok hoşlanıyor gözüküyorlar.) (co end hanah ar olveyz tugedır. Dey siim tu ker ebaut/for iç adır e lat.)
care about:
care aboutu hakkında endişe duyduğumuz veya duymadığımız şeyler için kullanırız.
John cared about his shoes more than anything else. (John ayakkabılarına her şeyden çok önem verirdi.) (con kerd ebaut hiz şuuz mor den eniting els.)
She doesnt seem to care about the effect smoking has on her. (Sigaranın onun üzerindeki etkisine önem vermiyor gözüküyor.) (şi dazınt siim tu ker ebaut dı efekt sımoking hez on hör.)
care for:
Birine veya bir şeye baktığımız veya sağlığını ve kondisyonunu iyi tutmak istediğimiz şeyler için kullanırız.
Simon cared for his disabled father until his dead last month. (Simon özürlü babasıyla geçen ay ölesiye kadar ilgilendi.) (saymın kerd for hiz dizeybıld fadır antil hiz ded last mant.)
She needs to consider how easy it will be to care for the garden. (Bahçe bakımını nasıl kolay olacağını düşünmeye ihtiyacı var.) (şi niids tu kansidır hav izi it vil b, tu ker for dı gardın.)
Ayrıca care foru like anlamında kullanırız. Genelde olumsuz cümlelerde want istemek anlamında kullanırız fakat her iki şekilde de daha resmi haldedirler.
I dont care for the opera very much. (Ben operadan fazla hoşlanmıyorum.) (ay dont ker for dı apıri veri maç.)
Would you care for a cup of tea? (Bir fincan çay ister misin?) (vud yu ker for e kap ov ti?)
care + no preposition:
How, if, what, when dan önce önemli veya anlamı olan (olmayan) şeyler için kullanırız.
I must buy it. I dont care how much it costs. (Onu satın almalıyım. Ne kadara mal olacağı umurumda değil.) (ay mast bay it. Ay dont ker hav maç it kosts.)
She often walks along the street singing loudly. She doesnt seem to care who is around. (O, sokakta yükses sesle şarkı söyleyerek sık sık yürür. Çevrede kim var diye ilgilenmiyor gözüküyor.) (şi ofın volks elong dı sitrit singing laudli. Şi dazınt siim tu ker hu iz eraund.)
I dont care if youre busy. I need the car now. (Meşgul olman beni ilgilendirmiyor. Benim arabaya şimdi ihtiyacım var.) (ay dont ker if yu ar bizi. Ay niid dı kar nav.)
shout/ point/ throw at/to
shout at:
Birine kızgın olduğumuz zaman kullanırız.
Dont shout at him! Hes doing his best! (Ona bağırma! O elinden gelenin en iyisini yapıyor.) (dont şaut et him. Hiiz doing hiz best.)
shout to:
Bizden uzak olan birine seslenmek için kullanırız.
The cab driver shouted to someone across the street. Is the station near here? (Taksi şöförü sokaktan geçen birine bağırdı. İstasyon buraya yakın mı?) (dı kab dırayvır şautıd tu savman ekros dı sitrit. iz dı suteyşın niyır hiyır?)
point something at:
Parmağımızı, kamerayı, bıçağı vs. bir noktaya nişan aldığımız zaman kullanırız.
He pointed the knife at me and started to laugh. (O, bana bıçak çekti ve gülmeye başladı.) (hi piyıntıd dı nayf et mi end sıtartıd tu laf.)
Point at veya point to (veya point towardsı da kullanabiliriz.) bir yeri işaret ederken kullanırız.
The cake is over there, said Mary, pointing at/to/towards the corner of the kitchen. (Mary mutfağın köşesini işaret ederek, kek orada dedi.) (dı keyk iz ovır der seyd meri, pointing et/tu/tuvards dı kornır ov dı kiçın.)
point to:
Olabilecek veya belli gerçeklere dayanan gerçek şeylerden bahsederken kullanırız.
The increase in house prices points to an upturn in the economy. (Ev fiyatlarındaki puan artışı ekonomiyi iyileştirdi. (dı inkıriz in haus pirayzız points tu en aptörn in the ikonomi.)
throw something to:
Birine bir şeyi yakalamak için fırlattığımızda kullanırız.
Serdar picked up the ball and threw it back to the goalkeeper. (Serdar topu aldı ve kaleciye geri fırlattı.) (Serdar pikd ap dı bol end tıriv it bek tu dı golkipır.)
throw something at:
Birine veya bir şeyi vurmak için atarsak o zaman throw at kullanırız.
A boy was sitting in the tree, throwing stones at anyone who walked past. (Bir oğlan çocuğu ağaçta oturuyordu ve gelen geçen herkese taş atıyordu.) (e boy vaz siting in dı tıri, tıroving sıtons et enivan hu volkd past.)
wonder about:
Bir şeyi yapmayı merak ediyorsak ve bunu ileride yapmayı düşünüyorsak veya bir şey veya biri hakkında bir şeyler bilmek istiyorsak wonder about u kullanırız.
Ive been wondering about visiting Sarah. (Sarahı ziyaret etmek hakkında meraklı olmaya başladım.) (ay hev biin vandıring ebaut viziting sera.)
My dad has looked tired recently, and Ive started to wonder about his health. (Babam son zamanlarda yorgun görünmeye başladı ve onun sağlığı hakkında meraklanmaya başladım.) (may ded hez luukd tayırd resıntli, end ayv sıtartıd tu vandır ebaut hiz helt.)
wonder at:
Eğer bir şey hakkında şaşırırsak , hayrete düşersek ,merak edersek wonder at i kullanırız.
The children had their faces pressed to the glass of the cage, wondering at the lions they could see only meters away on the other side.
(Çocuklar kafeslerin camına yüzlerini bastırmışlardı, diğer taraftaki sadece metrelerce uzak olan aslanları görebilecekler mi diye merak ediyorlardı.) (dı çıldırın hed deyır feysıs pıresd tu dı gılas ov dı keyc , vandıring et dı layıns dey kuld si onli mitırs evey on dı adır sayd.)
Aşağıdaki cümleleri uygun bir fiil (ask, enquire, know, learn veya think .) ile doğru şekliyle ve bir preposition (about, after, into veya of ile) tamamlayınız.
1) It took a long time, but finally I a plan.
2) A special comittee is being set up to the rioting at the prison.
3) I knew that Lucy had been unwell, but when I her I was shocked to hear that she was in the hospital.
4) As I sat waiting outside the office, the more I ..the coming interview, the more nervous I got.
5) Jamess a lot better now. Nice of you to ..him.
ANSWERS: 1) thought of 2) enquire into 3) asked/ enquire after (veya asked/enquire about) 4) thought about 5) ask/enquire after (veya ask/enquire about)
Aşağıda verilen boşlukları doğru prepositionlarla tamamlayınız. Bazen 2 farklı cevap doğru olabilmektedir.
1) Did you hear .the lion? Its escape again.
2) I know its unkind to laugh him, but his new hair style looks so funny.
3) We couldnt agree ..what caused the accident or what we should do about it.
4) My boyfriend thinks that we should move to a bigger house, but personally I dont agree ..him.
5) The concert was given by the people I had never heard .. .
6) Shes told that joke so often that no-one laughs it any more.
7) She generally keep quite, afraid of being laughed .
8) I wanted to buy a car but my parents wouldnt hear ..it.
ANSWERS: 1) about 2) at 3) about/on 4) with 5) of 6) at 7) at 8) of
Doğru olan prepositionsı cümleleri tamamlamak için kullanınız. Eğer herhangi bir prepositions gerekmiyorsa - koyunuz.
1) Jack doesnt care ..losing money, he just wants to sell the house as soon as possible.
2) Şule has to care .4 years old children. Its very hard work.
3) He cared deeply Rachel, but she didnt seem to feel the same way.
4) I dont care ..what time I arrive; I just need to get to Rome tomorrow.
5) Would you care lunch now or later?
6) While we were away in Paris, Janet took care ..our garden.
7) She doesnt seem to care ..her appearance at all. She always looks untidy.
8) Im not selling the painting. I dont care .how much money Im offered.
ANSWERS: 1) about 2) for 3) about/for 4) 5) for 6) of 7) about/for 8)
Bugün Ne Öğrendik?
Cigar: Puro (sigar)
Nutrition: Beslenme ,yiyecek, besin (nutriyşın)
Primary School: İlkokul (pıraymeri sukul)
Black Hole: Kara Delik (bilek hol)
Private: Özel (pırayvıt)
Ward:Koğuş, semt, bölge (vord)
Body: Ceset, vücud, gövde , beden (badi)
Cholera: Kolera (kalırı)
Famous: Ünlü, meşhur (feymıs)
Cab: Taksi (kab)
Driver: Şöför (dırayvır)
Knife: Bıçak (nayf)
Corner: Köşe (kornır)
Upturn: Yükselme, düzelme, altüst olma (aptörn)
Goal keeper: Kaleci (golkipır)
Stone: Taş, mücevher, meyva çekirdeği (sıton)
Government: Hükümet, yönetim, idare etme (gavırnmınt)
Scheme: Plan, tasarı, entrika, dalavere (skim)
Diasabled: Sakat (diseybıld)
Lion: Aslan (layın)
Riot: Ayaklanma, isyan (rayıt)
Interview:Mülakat, görüşme, röportaj (interviv)
Escape: Kaçma , kaçış (eskeyp)
Appearence:Görünüş, görünüm (ıpirıns)
Untidy:Düzensiz, dağınık (antaydi)
Ingilizce.com Ders Seti Index
ingilizce.com 2012 Her Hakkı Saklıdır.